Meğer gezdiğin, gördüğün yerler değil sende hissettirdiği duygularmış geriye kalan…
Müzeler, tarihi yerler belleğimizden uçup gitse de orada yaşadığımız duygusal bir an ya da bizlere dokunan bir hikaye kalıcı olabiliyor. Benzer durum her türlü ilişkimiz, deneyimimiz için de geçerli aslında. Duygudan yoksun sadece bilgi aktarımında bulunulan konuşmalar can sıkıcı olabilirken, duygularını, zaaflarını, kendi yaşam öykülerini anlatan konuşmacılar, yazarlar çok daha fazla ilgi toplayabiliyor. Günümüzde yapılan reklamlar, kampanyalar ve her türlü pazarlama stratejileri bile insanların duygularına dokunduğu ölçüde başarılı oluyor. Yani hikayesi olan kazanıyor!
Meğer çocuk sahibi olmak ne büyük bir sorumluluk yüklermiş insana…
Doç. Dr. Azmi Varan’ın bir konuşmasındaki şu sözleri beni oldukça düşündürdü:
‘Çocukluğumuzda anne-baba başta olmak üzere etrafımızdakilerden gelen mesajlar doğrultusunda değerlendirmeler yaparak bazı kararlar alıyoruz. Yaşamımızın büyük bir bölümü çocukluk dönemimizden getirdiğimiz bu kararlara göre şekilleniyor. Günlük yaşam içerisinde yeni bir işe girerken ya da istifa ederken, evlenirken veya boşanırken mücadele ya da pes ederken aslında uzun yıllar önce yazılmış, hiç farkında olmadığımız bir senaryoya göre hareket ediyoruz’
En doğru diye öğrendiğimiz yaklaşımların bile kimi çocuklardaki karşılığı düşündüğümüz gibi olmayabiliyor. Bizim ne vermeye çalıştığımızdan çok onların ne aldığı etkili oluyor aslında. Yine de çocukluk dönemindeki ilişkilerin ileriki yaşamda bu denli belirleyici olduğunu bilmek anne olarak kendimi sorgulamaya yöneltiyor.
Meğer önemli olan bir şeyleri nereden aldığın değil, nereye götürdüğünmüş…
Babam denemelerinde birçok düşünürün, yazarın öykülerini, sözlerini kullanırken, benim kimi yazılarıma da onun denemeleri ışık tutuyor. Bazen aynı öyküyü, benzer konuyu işlememize rağmen birbirinden tamamen farklı yorumlar ortaya çıkıyor.
Kendinden bir şey katmadan birebir kopyalamak, birilerini taklit etmek, benzemeye çalıştığına değer katar sadece… Oysaki etkilendiğin bir fikre, bir söze veya bir tasarıma yeni bir yorum kattığında özgün bir şey çıkıyor ortaya.
Çoğu filozof, sanatçı, yazar, tasarımcı birbirlerine ilham kaynağı olmamış mıdır?
Meğer bütünün bir parçası olduğunu hissetmek ne güzel bir duyguymuş!
Yakın zamanda çok keyifli bir grupla koro oluşturduk ve film müziklerinden oluşan repertuvarımızla sahne aldık. Aynı amaç için birlikte çalışmak, çoksesliliği oluşturmak, birbirimizin katkısıyla ortaya bir şey çıkartmak… Okyanusun içinde bir damla, damladaki okyanus misali…